16/10/2018
İNTİHAR
“Her nefis bir gün ölümü tadacaktır”
Ölüm hayatın en büyük gerçeği ve her canlının hakikatidir.İnsanoğlunun en büyük kaygısı ve korkusu,kimileri için kurtuluş ve özgürlük yoludur.Birileri doğar,birileri ölür,birileri yaşar ve birileri kendini öldürür.Bunun adı,o acı kelime intihardır.Bu dünyada, kendilerini ölü hisseden çaresiz ruhlar,bitik nefesler için ölüm acıyı sonlandıran bıçaktır.Varoluşlarına karşı bir isyan ve en büyük intikam...Acının geçeceğine dair umudun sona erişi...halbuki bir gün geçecekti.İrademiz bizi köle etmişti.İnancımız neredeydi?
İntihar,Arapça sözcük nahr”(hayvanı)boğazını keserek öldürme,boğazlama”sözcüğünün infial vezni masdarıdır.Bu sözcük Arapça nahr” boğazın alt kısmındaki çukur”sözcüğü ile eş kökenlidir.
Uluslarararası Ruh Sağlığı Enstitüsü ve intihar sınıflandırması
Tanımlanmış intihar;Birey içindeki saldırganlık içgüdülerinin etkisi ile ölümü aramakta ve bu intiharlarda mazohistik(işkenceden zevk alan,ve bu tarz hareketlerden cinsel haz duyan)bir yan vardır.İntihar eylemi ölümle sonuçlanmaktadır.
İntihar girişimi;Yaşamı tehdit edici olan bireyin kendisine yönelik her hareketi kapsayan intihar girişimleri ölümle sonuçlanmamaktadır.
İntihar fikri;Bireyin yaşamına son vermek için,çeşitli girişimlerde bulunduğuna dair ipuçları vermektedir.
İnsanlar neden intihar eder?
İntihar eylemi;psikiyatri,psikoloji,sosyoloji,biyoloji vb bilim dalları ile açıklanabilecek geniş kapsamlı derin bir olgudur.Ağır travmatik vakalar,melankolik ruh halleri,psikolojik rahatsızlıklar,genetik faktörler,kültürel etmenler ve toplumsal nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
Antik Yunan toplumlarında hastalık (özellikle soyluların kedilerini aciz ve hasta görmek istememeleri)yaşlılık(yaşlılığın getirdiği titrek ve bunaklıklığın esaretine düşmek istememeleri)acılardan kurtulma vb nedenler intiharın önemli nedenlerinden olmuştur.İlkel kabilelerde de intihar onurlu bir davranış olarak görülmekteydi.Bazı ilkel eskimo kabileleri arasında yaşadıkları bu dünyadan daha iyi yerler olduğuna dair bir inanç vardır.Bu inanış sebebiyle çoğu kabile dünyada zayıf ve çaresiz yaşamaktansa ölmeyi tercih etmektedir.Öte tarafın daha iyi olduğu inancı,Alaska yerlileri arasında da vardır.Günümüz toplumlarda;Modern zamanların önemli problemleri olan hep daha iyisini aramak,doyumsuzluk,hızlı tüketmek,tatminsiz olmak,haz arayışları intihar düşüncesine sebep önemli etmenlerdir.
”Haz en yüksek iyidir,ancak insanların çoğunun yoksulluk,hastalık,hayatın çeşitli meşakkatleri yüzünden ona erişmesi ve mutlu olması imkansızdır.Şimdi eğer haz hayatın gayesi ise ve eğer sözü edilen nedenlerden ötürü ona ulaşmak insanların çoğu için mümkün değilse,onların önünde bulunan tek makul seçenek intihar etmeleri yani bu acılı hayatı sona erdirmeleri olmalıdır.(Ahmet Arslan)
Psikanaliz kurucusu olan Avusturyalı nörolog Sigmund Freud,intiharın bilim açısından çözümlenemeyecek bir sorun olduğunu,katı süperegonun(sosyal açıdan uyarılmış vicdanları içerir.Tinsel ve etik yasaklamaları ile bireysel arzulara karşı koyar.)egoyu yaşamaya layık bulmayarak onu aşağılaması ve egonun(ben) süperegodan intikam alması şeklinde açıklar.İntihar;ölüm içgüsünün etkinlik kazanarak kişinin kendine doğru çevirdiği bir eylemdir.
İntihar davranışını biyolojik boyutu ile ele aldığımızda serotonin maddesinin azalmasına bağlı olarak bir intihar eyleminin gelişebileceği düşünülmektedir.İsveçte’ki Karolinka Enstitüsü yaptığı çalışmada serotonin ve düşük konsantrasyonların intihar davranışı ile ilişkili olduğunu 92 depresif hasta üzerinde inceleme yaparak belirtmiştir.
Psikiyatr Schilder;”öfke ve çaresizliği merkeze alarak,intiharı diğer bireye karşı yöneltmek istediği kızgınlığın kişinin kendi üzerine çevirmesinin yanı sıra,sevgisini esirgeyen bir insanı cezalandırma veya onunla bir tür barış yapma isteğinin ve aynı zamanda,baş edilemeyen güçlüklerden kaçışın anlatımıdır.”Öyle hayatlar var ki;birey kendisine verilmeyen sevginin,yapılan haksızlığın intikamını almak için intiharın kucağına oturmayı tercih eder.Birey öteki için intihar eder.2017 yapım gerçek bir hayattan uyarlanmış dram filmi olan Aşk uykusu adlı filmde,aldatılan bir kadın dağılan evliliğini toparlamak ve eşini tekrar kazanmak ve bir yandan aldatılmanın psikolojik yıkımlarıyla savaşır.Uzun uğraşların ve psikolojik bitikliğinin sonunda, aldatan eşinden intikamını kendi canına kastederek almaya çalışır.Bu intihar,dünyayı,haksızlığı,yaşamayı reddeden melankolik bir protesto biçimiydi.Aşkı için için intihar edenler kendi yaşamının iplerini ötekine bahşeder.Tıpkı kuklalar gibi...Aldığı nefesi bile ona bahşeder, o gittiğinde nefessiz kalır.Bu saaten sonra birey kaderini ötekine bağlar.Yaşayışı da ölümü de başkasının ellerinde...
Durumum çok kötü sevgilim.Belki bugünlerde intihar ederim.Bana yaşam gücü veremezmisin?(Oğuz Atay)
Erich Fromm intihar teorisini güdülerle açıklar.Açlık ve cinsellik güdülerin bir kısmının oluştururken bunların dışında aşk,hakikat,özgürlük vb pozitif güdülerle kıskançlık,hırs vb negatif güdüler vardır.Bireyler,onlarda tutku haline gelmiş anlamlı değerli olan yaşantılar için hayatlarını riske atarlar.Açlık,cinsellik gibi temel itiyaçlar için intihara teşebbüs etmeyen bireyler sevgi nefret gibi sosyal güdüler devreye girdiğinde hayatlarına son vermek isteyebilmektedir.
EMİLE DURKHEİM VE İNTİHAR BİÇİMLERİ
“Kurbanın kendisi tarafından gerçekleştirilmiş,olumlu ya da olumsuz bir edimin doğrudan ya da dolaylı sonucu olan her ölüm olayına intihar denir.İntihar girişimi,böyle tanımlanan,ancak ölümle sonuçlanmadan önce durdurulan bir edinimdir.”
Emile Durkheim,intiharı açıklarken olgunun merkezine toplumu almıştır.Toplumsal nedenlere bağlı olarak intiharları üçe ayırır.
Bencil intiharlar;Bireyin bağlı olduğu din,politik zümre,aile vb.tarafından korunulmamış olmasından kaynaklanır.Toplumsal bağların kopuk olduğu,bireylerin kendilerini yalnız ve yabancılaşmış hissettiği zaman ortaya çıkar.Birey için hayatın anlamı kaybolur ve yaşama isteği azalmaya başlar.Sosyalizasyon süreci içerisinde önemli bir yere sahip olan aile kurumunu düşünelim.Birbirinden habersiz aynı evde hayat sürdüren bireyler zamanla birbirine fakirleşir duygusal bağlar kopmaya başlar.Yenilen yemeğin,içilen bir bardak çayın tadı kalmamaya başlar.Hayat anlamını yitirir.Bu durum yok olma arzusuna zemin hazırlar.Yalnızlık çoktan tekmelemeye başlamıştır bireyi...
Durkheim’in intihar adlı kitabından bir alıntı;“Depresyon içindeki psikanteni hastası,varını yoğunu yitirmiş biri,onuru kırılmış kişi,sevdiğini yitiren insan,elbette bütün bu insanları pençesine almış dert,incelerseniz pek çok ayrı nokta bulursunuz,ama hepsinde ortak bir özellik vardır.Hepsi topluma bakıp onun sadece en tehlikeli uçlardaki düşman yanlarını görmektedir.Akıl hastalığı,para kaybı,bir yakının ölmesi,sevgisine karşılık görememe bunlar altındaki tek bir durum yatan değişik görünümdedir.Fakat tek bir durum kesin ve çaresiz,yalnızlık duygusu intiharın tek nedenidir.
Elcil intiharlar;Birey sadece toplumdan koptuğu,kendini yalnız hissettiği zaman değil,topluma çok bağlı olduğu zaman da intihar eder.Durkheim buna örnek olarak,Hindistan’da eşi ölen kadınların,eşlerinin cenazesinde kendilerini yakmalarını gösterir.Bu intihar tipinde birey kendisine verilen herhangi bir buyruğu yerine getirmediği için,onurunu korumak amacıyla,utançtan kurtulmak için intihar edebilir.Ya da hayatından daha üstün gördüğü bir amaç için hayatını feda edip mükafatını göreceğini düşünür.Örneğin;Jim Jones ABD’li Halkın Tapınağı kilisesinin kurucusu olan dini lider vaiz,1978 yılında Guyana’da 911 müridi intihara ikna ederken onlara şöyle söyler;”Artık cennete doğru yola çıkmanın zamanı gelmiştir.Ölümde büyük bir şeref vardır.Bu ölecek olan herkes için büyük bir gösteri.”Jones aynı gün 911 müridiyle siyanürlü içecekle intihar eder.
Anomik intiharlar;Bu intihar tipinde birey,toplumsal bunalımlar sonucu,toplumun yapısında meydana gelen değişikliklerle bireyin yaşam biçiminin,değerlerinin alt-üst olması sonucu gerçekleşen intiharlardır.Ekonomik krizler,savaş,darbe dönemleri(son yaşanılan 15 temmuz darbesi ve darbe sonrası bunaltılar)aile yaşamında meydana gelen düzensizlikler(boşanma,eşini kaybetme)vb.durumlar intihara yol açan önemli faktörlerdir.2010 yılında Tunus’ta kötü yaşam koşullarını protesto etmek için kendini ateşe veren üniversite mezunu Muhammed Buazzizi ekonomik buhran sebebiyle gelişen bunaltı sonucu kendini ateşe vererek intihar etmiştir.Yine bir başka örnek;Nazilerin zulmüne dayanamayıp eşiyle birlikte intihar eden Stefan Zweig
Ötenazi
Sözlükte iyi ölüm anlamına gelen ötenazi,hayvanların ve insanların zor şartlar altında yaşam savaşı vermesi durumunda iyileşemeyecekleri durumunda uygulanan bir ölüm tarzı mecburi kalınan bir yöntemdir.Ötenazi bazı ülkelerde yasal olarak yapılmaktadır.Ötenazi aktif ve pasif olarak iki farklı yöntemle yapılır.Aktif ötenazide, hastanın hekim tarafından verilen ilaçla yaşamı sonlandırılır.Bu durum hastanın acıya dayanamaması üzerine hekiminden yardım istemesiyle oluşur.Pasif ötenazide hastanın hayatı ona danışılmadan hekim marifetiyle sonlandırılır.
İçimdeki deniz filmi ve ötenazi
2005 yapımı olan yönetmenliğini Alejandro Amenabar’ın yaptığı içimdeki deniz adlı dram filminde ötenazi konusu derin bir biçimde işlenir.Gençliğinde geçirdiği kaza sonucu 30 yıl boyunca yatağa bağlı olarak yaşayan Ramon felçli yaşamayı kabul etmemekte ve ötenazi olmayı istemektedir.Ramon ölümden sonra yaşama inanmamaktadır.”Ölümden sonra yaşam yok.tıpkı ölümden önce olmadığı gibi”bu yüzden ötenazi uygulamasını değil yaşamayı öğütleyen din adamıyla karşıt fikirlidirler.Din adamı da tekerlekli sandalyeye bağlıdır fakat yine de yaşamayı seçmiştir.Ramon,hayatı,özgürlüğü seven yaşamanın bir hak fakat mecburiyet olmadığına inanan görüşe sahiptir.Kendisini başkalarına bağımlı olarak görür ve bu durumdan kaçamadığı için gülümseyerek ağladığını söyler,tekerlekli sandalyeyi reddeder çünkü onu kabul etmenin sadece kaybettiği özgürlüğünün artıklarını kabullenmek olduğunu savunur.Bu bakışa sahip birey için ötenaziyi istemek nerde ise kaçınılmazdır.
Din ve intihar
Sosyolog Pescolido dini ağlar kuramını ortaya sürmüştür.Bu kurama göre;dindarlık ve intihar düşünceleri arasında ters bir ilişki vardır.Din ile intihar arasındaki ilişki soyal ağlar içinde biçimlenir.Dini değerler ve inançlar,sosyal yapılar bireyler arasında destek oluştururken intiharı önleyici bir unsur olarak ortaya çıkacaktır.Özellikle ölümden sonra bir yaşam olduğu(ahiret inancı)bireyin dünya hayatında çektiği sıkıntıların bu dünyaya özgü bir sınav olarak düşünmesi,öte hayatta onu sonsuz bir huzur,mutluluk,güzellik beklediği inancı kişinin motive olmasını sağlayacaktır.
Din ve intihar ilişkisi açıklanırken Protestan-Katolik arasındaki farklar üzerinde fazlasıyla durulmuştur(.Katolikler ve Protestanlar İncil’in anlamı ve otoritesi üzerinde birbirinden farklı görüşlere sahipler.Luther,Protestan Hristiyanlar açısından İncil’in “Tanrı’nın insanlara gönderdiği vahiyleri içeren ve onun vasıtasıyla insanlarla iletişim kurduğu tek kitap olduğunu açıkça belirtti.Buna karşın Katolikler,inançlarını sadece İncil’e dayandırmıyor.İncil dışında Roma Katolik Kilisesi’nin geleneklerine de bağlılar.)Durkheim,Katolikliğin intiharı önleyici bir kalkan,Protestanlığın ise arttırabileceğini öne sürmüştür.ABD’de yapılan araştırmalarda Katolik ve Protestanlık arasında intihar açısından anlamlı bir fark olmadığı ileri sürülmüştür.Simpson ve Conklin 1989’da yapmış oldukları araştırmada,71 ülke verilerini inceleyerek müslüman nüfusun ağırlığı arttıkça intihar hızının düştüğünü,Ürdünde yapılan bir araştırmada da Ramazan ayında intihar girişiminin azaldığı bildirilmiştir.(Daradkeh 1992.)
Yahudilik,Hristiyanlık,İslam dini intihara karşıdır.Fakat geleneksel ibrani hukukunda intihar edenin aklı başında iken bu fiili işlemiş olamayacağına bu nedenle yaptığı davranıştan sorumlu tutulmayacağı anlayışı vardır.Katliama,şirke, ve zinaya zorlama gibi durumlar karşısında intiharın tercih edilmesi takdir görülmüştür.Hinduizm ve Jainizm intiharı meşru saymakla birlikte törenleştirir.Dini bir merasim olarak görülür.Hinduizm’in temelini oluşturan samsara kavramı;insanların ölüm ve yeniden beden bulma döngüsü olarak tanımlanmaktadır.”samsara”dan kurtulmak için girişilen intiharlar ve dul kadınların kendini yakması bu anlayışın bir sonucudur.Benzer şekilde Jainizm de maneviyat adına yeme ve içmeden uzak durmak için girişilen intiharlar kutsal bir ölüm olarak kabul edilir.İslam dininde intihara yönelik Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:”Ey iman edenler,mallarınızı aranızda karşılıklı riza ile gerçekleştirdiğiniz ticaret yolu hariç,batıl yollarla yemeyin.Ve kendinizi öldürmeyin.Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.”(en-Nisa’,4/29)ve bir başka ayet;İşte bu yüzdendir ki İsrailoğullarına (Tevrat’ta)şöyle bildirmiştik:”Kim bir canı,başka bir cana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın öldürürse,bütün insanları öldürmüş gibi olur.Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur.”burada bir cana kıymanın ağır bir suç olduğunu ifade ediyor.ve ayrıca bakara suresinde “Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayınız.(el-bakara 2/195)ayeti yer almaktadır.
Kelebek Etkisi
Yaşamda başımıza gelen geçmez dediğimiz ne var ise ummadığımız anda geçebilir yarası iyileşebilir.Kendi hayatlarımıza ve başka hayatlara iyilikle dokunabilmek gerek...kelebek etkisi gibi siz bazen bir başkasının hayatına küçük bir dokunuş yaparsınız o dokunuş bireyin varoluşuna öyle nüfuz eder ki, küçük gibi görünen durumlar bambaşka bir hale dönüşebilir.Ölümü ve kendisine artık kimsenin yardım edemeyeceğini düşünen birine ışık tutmak istemezmiydiniz?Başkalarına tuttuğumuz ışık bizleri de aydınlatır.Böylelikle kendi yaşamımıza da dokunmuş oluruz.Kendimize ve başkalarına bu dünyadan sadece geçmekte olduğumuzu her ne olursa olsun hiç geçmez sandığımız acıların geçeceğini,iyileşmez dediğimiz yaraların kabuk bağlayacağını,öldüm dediğimiz vakit yeniden yeşerebileceğimizi hatırlatalım.Geç kalmadan...Cesur olanlar her şeye rağmen yaşamayı tercih edenler mi? yoksa pes edip ölüme gidenler mi?İntihar düşüncesi irademizin bize oynadığı bir oyun değil miydi?